Masamdaki sigarayı belki bırakırım diye aldığım çubuk elektronik sigaranın uzun süre kullanılmamasından ötürü bıraktığı izler bana bu yazıyı yazdırdı.
Çünkü herhangi bir otelde odanızdaki masada da sabah güneş vurduğunda bu izlerden vardır. İştahla içmek için yapılan kahveler, hazır noodle kaselerinden sızan sular, marketten alınan suyun altının tedirgin edici ıslaklığı zaten az para kazanılan bir meslekle alakalı olarak özen gösterilmeyince o masada diğer bir yerden bir yere giden bir misafirin neler yaşadığını size düşündürür. İşte burada bu izlerden bahsediyoruz.
Odamız bu sefer limana yakın. Avrupa'nın güzel bir şehri. Binlerce yıl burada yaşamışlar, sevişmişler, ölmüşler, şarap yapmışlar. Büyük askeri birlikler pencereden baktığımda görülen arazilerden yürümüşler. Aşık olmuşlar. Şimdi biz de burada uygarlığın sadece kısa bir döneminde burada duran ve geleceği belirsiz dünyanın bu köşesinde bu şehirden gelip geçiyoruz.
Tarihin o anında o saatlerinde burada nefes alıp veriyoruz.
Pisliğimizi bırakıyoruz, düşünüyoruz. Orada bundan 200 yıl önce küçük bir kamp kurup azığındaki azıcık şarabını yudumlayan çobandan bizi ayıran ne ? Bence hiçbirşey. Orada o da hayaller kurdu, biraz yerine alıştı. Yarını düşündü, ufak planlar yaptı belki oracıkta öldü de bunlara ulaşamadı. Aklına annesi geldi. Sonra devam etti yoluna. Ya da etmedi.
#paris